28 Aralık 2020

Sevgili ve Sayın PEN Üyeleri,

2020 yılının son mektubu… 

Berbat bir yıldı.  Sadece Covid 19 ve epidemiden söz etmiyorum. Birbirinden korkunç virüslerle boğuşmak zorunda kaldık.  Haksızlık hukuksuzluk, adaletsizlik, vicdansızlık gibi... Açlık, yoksulluk, işsizlik gibi… Ha bire tırmandırılan şiddet gibi… “Anayasa beni bağlamaz”, “AİHM kararları beni bağlamaz”;  “Anayasa Mahkemesi bana vız gelir” söylemleri gibi…    

Salgına ilişkin her tür yalanın egemen olduğu bir yılı  2020’yi geride bırakıyoruz. Hiçbir işe yaramayan keyfi yasaklarla yaşam hakkımız elimizden alındı. Pandemi koşullarını kendi çıkarları ve zihniyeti doğrultusuna fırsata dönüştüren bir iktidar var başımızda. Salgının, her tür şiddet, baskı, tehdit, yasaklar rejimi için bir bahane olarak kullanıldığını da bilmeyenimiz de yok.

 Herkesin bildiklerini tekrarlamak istemediğimden, Kasım mektubumdan bu yana  PEN bünyesinde yaşadığımız kimi gelişmeleri paylaşmakla yetineceğim.

Biliyorsunuz Kasım ayında  kadın yazarların önderliğinde Türkiye’de de “Me too”  hareketini yaşamaya başladık. 2017’de evrensel boyutta sosyal medyada ortaya çıkan, cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı bu hareket, gecikmeli de olsa bize de ulaştı. Ancak bir çok olayda olduğu gibi bu kez de hem mağdur olanı, hem de suçlananı linç etmeye yönelen hareket patlak verdiği anda  PEN Yönetim Kurulu olarak edebiyat dünyasına bir çağrıda bulunduk. Hareket noktamız PEN Tüzüğünde bulunan PEN Kadın Hakları Bildirgesi’ndeki şu satırlardı:

“PEN gerek ev duvarları arasında, gerekse kamu alanında kadına yönelik tüm şiddet biçimlerinin tehlikeli sansür türlerine yol açtığı görüşündedir. Dünyanın her yerinde kültür, din ve gelenek çoğu kez insan haklarından üstün tutulmakta, kadın ve kızlara zarar vermeye yönelik birer gerekçe sayılmaktadır.

PEN açısından, bir insanı susturmak onun varlığını inkârdır. Bir tür ölümdür. Kadınlar yaratıcılık ile bilgi alanlarında her bakımdan özgürce davranamazsa insanlık eksik ve yoksun kalır.” (Çağrımızın  tüm metnini  sitemizde bulabilirsiniz.) 

Çağrımıza Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Çevirmenler Meslek Birliği yanıt verdi. Böylece  edebiyat alanını kapsayan dört kurum, sadece cinsel tacizi değil,  şiddet dili, nefret dili, ayırımcı dili,  tehdit ve baskıları önleyici,  mağduru koruyucu mekanizmalar  kurmak üzere  eşgüdümlü çalışma başlattı. Bu çalışmalar ilerledikçe  sizleri haberdar edeceğiz.

Aralık ayı kitabı olarak, Ayfer Tunç’un  okura eşsiz bir edebiyat tadı veren “Osman” adlı Can Yayınlarından çıkan kitabını seçtik. (Ayrıntılar, sitemizde)

İçinizden PEN Türkiye sayfalarına bakma fırsatı bulanlar var mı? Bir süredir Sitemize kimi videoların bağlantılarını koyuyoruz. Önümüzdeki günlerde bunları çoğaltmayı düşünüyoruz.  Bu konuda teknik açıdan yardımlarını esirgemeyen Tarık Günersel’e  sonsuz teşekkürler.  Sitemizi daha etkin kılmak ve zenginleştirmek için önerilerinizi bekleriz.  

Sevgili ve Sayın PEN Üyeleri,

Yeni yıl için  “iyi dileklerde” bulunmak adettendir. 

Bu yıl sonunda benim  “iyi”  değil, “kaçınılmaz” dileklerim var:

 Tek adam sisteminden vazgeçip,  geleceğimizin iki dudak arasına  sıkışıp kalmaması…

Bir an önce Parlamenter rejime geri dönebilmemiz…

Adalete siyasetin değil, hukukun egemen olması…

Laikliğe karşı girişilen tüm karşı devrim çabaların ve söylemlerin derhal durdurulması…

AİHM kararlarının, Anayasa Mahkemesi’nin  kararlarının uygulanması…

T.C. olarak altına imza attığımız uluslararası antlaşmalara sadık kalınması…

Her tür şiddetin dışlanması…

Cehaletin ve yobazlığın geri püskürtülüp, vicdan sesine kulak verilmesi…

İnsan yaşamına, insan emeğine, insan onuruna bir damlacık dahi olsa, saygı duyulması…

Ancak bunlar gerçekleştirilirse ekonomik çöküntüden de kurtulabileceğimizin içselleştirilmesi… (Listem çok uzun ama kısa kesmeliyim…)

Bu sıraladıklarımın yapılabilmesi için her birimizin canla başla çalışmasını diliyorum.

Saygı ve Sevgilerimle,

2021’de de sağlıklı kalın, yazıyla kalın, yaratıcı kalın.

Zeynep Oral

PEN Türkiye Başkanı.

Share Box
Zeynep Oral