Dergiler Dağıtım Şirketine İsyan Bayrağı Açtı

11 Şubat 2008, Pazartesi

Zaten az sayıda basılıp güçlüklü okura ulaşan kültür dergileri, dağıtım şirketinin koşulları zorlaştırmasına tepkili
Türkiye'de gazete, dergi dağıtımında piyasayı elinde tutan iki büyük şirketten biri olan Yaysat, dağıtım ağındaki yeni uygulamalarıyla dergi yayıncılarının büyük tepkisini topladı. Bu uygulamalarla birlikte, küçük ve orta ölçekli dergiciliğin bitme noktasına geldiğini belirten yayıncılar, uygulamanın aynı zamanda dağıtımdaki tekelleşmeyi güçlendirdiğine işaret ediyorlar. 
Yaysat dağıtım şirketinin, artık dağıtım ağındaki dergilerden 2000 adet için 1500 YTL artı KDV artı "hizmet parası" talebinin yanı sıra yüzde ellinin üzerindeki iadelerde de dergi başına 40 Yeni Kuruş istemesi, başta kültür sanat dergiciliği olmak üzere dergiciliği büyük bir krizin eşiğine getirdi. Dergi yayıncıları, çözüm üretmek için çeşitli oturumlar, toplantılar düzenliyorlar. Ortak bir dağıtım ağının kurulmasından, kooperatifleşmeye kadar bir dizi önerinin tartışıldığı bu oturumların dördüncüsü, 11 Şubat Salı günü Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek.
Yayıncılar yaşadığı krizi gazetemizle paylaştı. (İstanbul/EVRENSEL)

 


Songül Özkan (Evrensel Kültür ve Tiroj): Dergilerin okura ulaşması engelleniyor

Yaysat'ın tek yanlı uygulaması zaten yüklü maliyet ve okura ulaşma sorunları yaşayan dergi yayıncılığını yeni bir sıkıntıya soktu. 
Yaysat dağıtım şirketi, kendisine teslim edilen dergilerden 2000 adet için 1500 YTL, artı KDV, artı hizmet parası talep ediyor. Ayrıca yüzde ellinin üzerindeki iadelerde dergi başına 40 yeni kuruş istiyor.
Bu uygulama yayın dağıtımındaki tekelleşmenin güçlenmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda çoğu İstanbul'da basılan kültür dergilerinin Anadolu'daki okurlarına ulaşmasını engelliyor. Bu nedenle başta kültür dergiciliği olmak üzere genel olarak dergicilik bir varolma sorunuyla yüz yüze. Bizim yayınladığımız Evrensel Kültür ve Tiroj dergilerinin de dağıtımı Yaysat aracılığıyla yapıldığı için bu durum doğal olarak diğer yayıncıları etkilediği gibi bizi de etkiledi. 
Varolan diğer dağıtım şirketleri tarafından da benzer uygulamalar yapıldığından dergi yayıncıları okura ulaşma sorununu birlikte çözmek için bir süredir bir arayış içinde. Dergilerimizi dağıtabilmek için ortak bir dağıtım ağının kurulmasından kooperatifleşmeye kadar bir dizi öneri tartışılıyor. Şimdiye kadar üç toplantı yaptık. Son toplantıya 17 dergi temsilcisi katıldı. Dergi yayıncıları dağıtımdaki tekelleşmenin etkilerini bertaraf etme konusunda birlikte davranmak gerektiği görüşündeler. Biz de bu toplantıları önemsiyoruz ve geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.


Bu toplantılara katılımın artması, ortak sorunumuz karşısında ortak çözüm bulabilmek için son derece önemli. Bir sonraki toplantı 11 Şubat salı günü saat 14.00'de Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü 227 no'lu derslikte yapılacak. Katılım ve somut öneriler ne kadar çok olursa çözüme o kadar çabuk ulaşacağız.

 


Baha Okar (Bilim ve Gelecek Dergisi): Düşün dünyası tekel altına alınmak isteniyor 

Türkiye'de gazete-dergi dağıtımında tüm piyasayı elinde tutan iki tekel var. Bunlar sadece dağıtım yapmıyorlar, aynı zamanda sayısız dergi ve gazeteleri olan birer medya tekeli. Bir de, kendilerine ait ya da bağlı olan bayileri, perakende satış mağazaları var. Yani yayıncılığın bütün alanlarını kaplamış durumdalar. Bu tekellerden birisi olan Yay-Sat, kısa bir süre önce dağıtıma aldığı yayınlar için koşullarını ağırlaştırdı. Bu birçok dergi için karşılanamaz bir yük durumunda. Bu yeni koşullar üzerinden artık Yay-Sat'la çalışamayacak olan yayınların arasında, satışı yüksek olan ve Yay-Sat'a bal gibi para kazandıran yayınlar da var. Bu Yay-Sat'ın bu kararının, salt ticari akılla alınmış bir karar olmadığını gösteriyor. Bu kararın, ülkenin kültür ve düşün dünyasını tekel altına almak şeklindeki amacı ağır basıyor o halde. Bağımsız yayıncılığın bu dünyadaki rolünü düşünürsek, bu tekelleşmenin ardından kaybeden tek tek bu yayınlar değil, ülkenin kültürel ve düşünsel zenginliği olacak.
Yay-Sat'ın bu uygulamasının anti-demokratik olduğu aşikar. Ama buna hayıflanmanın bir anlamı yok. Tekellerin olduğu yerde, demokrasi zaten yoktur. Bağımsız ve muhalif yayıncılık, kendi yolunu kendisi açacak alternatif başka kanallara yönelmeli, yoksa yaratmalıdır. Bunu yapamayacaksak, var olabilmemiz tekellere bağlıysa, bağımsızlığımız nerede kalır?

 


Osman Deniztekin (Varlık): 'Dergiciliği bırakmak' dayatılıyor

Yaysat sözleşme tarihini dikkate almaksızın, peşin komisyon uygulamasını devreye soktu. Koşullar çok ağırlaştırıldı. Bu işi bırakmak gibi bir şey dayatılıyor. Bu koşullara dayanmak mümkün gibi görünmüyor. Bugünkü tiraj ve ücretlerle böyle. İlerde, şimdi yaptıkları gibi "maliyetimiz arttı" dedikleri takdirde, onları engelleyecek bir şey yok. Neticede bir tekel durumu söz konusu. Bu tür dergilerin tirajları genelde gazete bayilerinde zaten düşüyor. Öyle olunca da, birisi tabii parası varsa ya zararına gazete bayisinde bulunsun diye o dergiyi dağıttırmaya devam edecek, ya da medya gruplarının sübvansörlüğü altına girecek. Geri kalanlar ise kitapçılarda veya abonelik sistemlerinde satılmaya çalışılacak. Serbest piyasa mantığının dayattığı gibi dayanan dayanacak dayanamayan yok olup gidecek. 
Biz 75 yıllık bir dergiyiz. Ve 75 yıl bu dergi kimsenin, herhangi bir kuruluşun, kurumun veya devletin desteğiyle çıkmadı. Destek derken olması gereken desteklerden de mahrum kalarak çıktı bu dergi. Örneğin, bir kütüphane sistemi var. Bu sistemde mevcut kütüphanelerin sadece yüzde onu abone. Başka gelişkin ülkelerde bu oran yüzde seksenlerde. Kütüphane sisteminde ki kütüphanelerin çoğunluğu belli dergileri en azından köklü dergileri, yerleşmiş dergileri alıyor. Onun için de bir ödenek ayrılıyor doğal olarak. Çünkü kütüphanenin işlevi bu zaten. Dergi alır, kitap alır koyar oraya, insanlar da gelir oraya bedelsiz bu yayınlardan faydalanır. Dediğim gibi bundan da yararlanamıyoruz. Dolayısıyla şimdi her iki taraftan da dergiyi çıkarmamız için sorunlar üretilip duruyor. Bir taraftan serbest piyasanın dayattığı ağır koşullar, diğer taraftan tam olarak ne yaptığı belli olmayan devletin kültür bakanlığı kurumları. 
Sonuçta okurun satın almasıyla var olan bir şey dergi ve kitap. Ama o okuru da mobilize etmek kolay bir şey değil çünkü reklam da çok pahalı bir meta. O kampanyalar da para isteyen kampanyalar. Biz radyo veya televizyon değiliz ki her gün yayın yapalım. Bir şekilde diğer mağdur dergi ve yayınlarla ortak bir mekanizma kurup dağıtım işlemini gerçekleştirmek gerekiyor. Başka da çaresi yok gibi görünüyor. Bu amaçla da bildiğiniz gibi toplantılar, oturumlar düzenliyoruz.

 


Derya Bengi (Express-Roll): Neticede kapitalist bir kurum

Yaysat tekel olduğu için istediği şeyi dikte ettirebiliyor. Böyle bir gücü var. Bizim 10 seneyi aşkın bir hukukumuz vardı. Fakat hiçbir şekilde bize yardımcı olmuyorlar ve kendi kararlarını, bütün dergiler gibi bize de uygulattılar. Bizim buna göğüs gerecek maddi bir olanağımız yok. Belirli bir miktar parayı peşin istiyorlar, o parayı yatırmadıkça da dergiyi dağıtmıyorlar. Biz de o belirli miktarda olan paranın en alt birimini kendimize uygun görerek dergi tirajını yarı yarıya düşürdük. Ve en alt birimden dağıtıma devam ediyoruz. Diğer taraftan da 'bazı kitapevi zincirleri ve mağazalarıyla nasıl anlaşırız'ın yollarını arıyoruz. Gerek kendi yayınevimiz olarak gerekse diğer küçük ölçekli yayınevlerinin çatısı altında bir birleşme de söz konusu olabilir uzun vadede. Fakat çok da umut vadetmiyor doğrusu, ne kendi başımıza dağıtım işini yapabilmemiz ne de böyle bir örgütlenme içine girebilmemiz.
1990'lı yıllarda bu kadar fazla derginin yayınlanmadığı durumlarda, belki onlar için bizim dergilerimiz cazipti. Neticede bir kapitalist kurum. Herhangi bir kitap dağıtımcısına da dergiyi vermeye kalksak ki böylesi küçük girişimlerimiz olmuştu, Yaysat'tan daha yüksek rakamlar vermişlerdi. Daha yüksek kâr marjları var. Dolayısıyla Yaysat bizim için tekel olmasına karşın bize en uygun kurumdu. Öyle olmaktan da vazgeçtiği anlaşılıyor aldığı bu son kararıyla. Kötü adamı bırakıp iyi adamla dağıtalım gibi bir şansımız da yok.

Share Box