PEN DUYGU ASENA ÖDÜL TÖRENİ…

7 Mart 2023, Salı

Ne kavgam bitti ne sevdam

Memleketimizin deprem felaketi ile yıkılmasının  üstünden tam bir ay geçti. Acımız halen çok taze. Cumhuriyetimizin 100. Yılında yaşadığımız yıkımın yanında karşı karşıya olduğumuz politik yıkım yasımızı ve isyanımızı büyütüyor.

PEN Türkiye’nin zamanın ruhuna da uygun olarak Duygu Asena ödüllerine hayranı olduğum iki kişi Pınar Selek ve Haluk Levent ile birlikte beni de  layık görmesi büyük onur. PEN Türkiye’ye ve sevgili Zeynep Oral’a teşekkür ediyorum.

Depremde yüzbinler ile ifade edilen ama sayısını hala bilmediğimiz insanımızı kaybettik. Kaybedilen her bir canın hikayesi oracıkta sonlandı. Kim bilir her birinin ne hayalleri vardı ve ne muhteşem hikayeleri olacaktı. Doktor olacaklardı belki de, yazar, şair, gazeteci, belki belediye başkanı veya ressam. Sevecekler, sevilecekler, aşık olacaklardı, acı çekeceklerdi belki de.

Onların hikayesi oracıkta sonlandı. Binlerce canı ve hikayeyi enkaz altından kurtaramamış olmanın da acısını yüreğimde taşıyorum.

Ben de ölümün soğuk esintisi ile 18 yaşımda geçirdiğim bir trafik kazası ile tanıştım.  Gözümü hastanede açtığımda kazanın üstünden 8 saat geçmişti. Ama ondan sonraki 24 saat hala ölüm riskinin olabileceği bir süreydi. O anda aklıma gelen ve hiç peşimi bırakmayan soru geriye nasıl bir hikaye bırakacağım oldu.  Dünyadan bir Gülseren geçti diyenler ne anlatacaktı bana ilişkin. Nasıl bir hikaye bırakacaktım bu dünyaya. Üstelik anlamlı bir hikaye bırakmam için fazla zamanım da olmayabilirdi.  Acele etmeliydim.

Annem kendisine kız çocuğu olduğu için yapılan ayrımcılık diğer kızlara yapılmasın, kızlar onun istediği hayallere ulaşsın, okusun isterdi. Onun üç erkek çocuktan sonra gelen biricik kızı kocasına ekonomik olarak bağlı olmayan, meslek sahibi, ama iyi bir eş ve anne olmalıydı. Onun benim için düşündüğü hikaye benim öğretmen olmamdı. Böylelikle iyi bir insan, sorumluluk sahibi bir vatandaş olacaktım. Ama o benim illaki iyi bir eş ve anne de olmamı istiyordu.  Oysa ben kendimi öyle özel ve önemli hissediyordum ki büyük bir hikayemin olacağına, memleketime hatta dünyaya daha büyük bir hikaye bırakacağıma inanıyordum. Yeterince ister ve çalışırsam amacıma ulaşabileceğimi düşünüyor, kadın olmanın benim önümde bir engel olabileceğini düşünmüyordum.

Memlekette 80 darbesi olalı 3 yıl olmuş ve biz apolitik bir gençlik olarak kendimize ilham alacağımız hikayeler arıyorduk. Gençliğin verdiği isyan duygusu ile bize dayatılan her türlü davranış ve düşünce kalıbına karşı durmayı, otoriteyi sorgulamayı çok cazip buluyordum.

O dönemde Kadınca dergisini çıkaran Duygu Asena bana ilham veriyordu. Cesurdu, özgürdü, üretkendi ve güzeldi.   Kadınca dergisi benim kuşağımdaki bir çok kadın gibi kadın kimliğim ile tanışmam ve bana dayatılan rolleri sorgulamaya başlamam da önemli bir rol oynadı.  “Kadının Adı Yok” Şirin Tekeli’nin dediği gibi o dönemin feminist manifestosu olmuştu.

Önüme heyecan verici bir yol açılmıştı. Sisteme kafa tutacak kadar cesur, kimseye eyvallahı olmayacak kadar özgür, yeni yollar açacak kadar üretken, kadın gibi kadınların peşine düştüm. Aysel Gürel’in dediği gibi bu kadınların ne kavgası ne sevdası bitiyordu. Bir yaşam ancak böyle anlamlı olabilirdi.

Yirmili yaşlarımda başlayan bu yolculuğumun şahane geçtiğini söyleyebilirim. Bugün bu salonda olan kadınlarda dahil birçok kadınların hikayelerinden ilham aldım. İlk olarak Kagiderle tanıştığım kadın hareketinin ataerkil sisteme direnen güçlü kadınlarından, sorgulayan kadın gazetecilerden, Üniversitede öğrettiği teorik feminizmi yaşamında uygulayan kadın akademisyenlerden, hayal dünyamızı genişleten kadın yazarlardan, yeniliğin ve iyiliğin peşinde koşan kadın girişimci ve yöneticilerden, şarkılarıyla direnişe hayat veren kadın sanatçılardan, otoriter sisteme kafa tutan özellikle Kürt kadın siyasetçilerden çok şey öğrendim. Hepsine minnettarım.

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği işte böyle bir öğrenme sürecinin sonunda geldiğim olgunluk projesidir ve yaşamındaki bütün kadınların bu projede emeği vardır. Beş yıl önce kurduğumuz SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu da bu birikim ile dünyayı feminist perspektiften okuma, anlama ve anlamlandırma çabasıydı. Türkiye’de ve Dünyada Ataerkil sisteme karşı direnen kadınların ve LGBT+ ların ilham veren hikayelerinin peşine düştük. Bu hikayelerin dönüştürücü bir etkisi olacağını biliyorduk. Son iki yıldır da düzenlediğimiz SES Yılın Kadınları Ödülleri ile bize ilham veren kadınlara ve LGBTİ+ lara teşekkür etmeyi görev biliyoruz.

Doğrusu yaptığımızdan dolayı ödül almayı pek beklemiyorduk. PEN Türkiye Bu ödülü bize layık görmesinin gerekçesini şöyle açıkladı “Türkiye’de ve dünyada 2022 yılında Feminist perspektiften yaptığı dünya okumasıyla, direnen, sorgulayan farklı bir sistemin mümkün olabileceğini müjdeleyen kadınlar için umut oldu”

Ödülün bu ifadelerle anlatılması bizi çok gurulandırdı. SES Eşitlik Adalet Kadın Platformunun kuruluşundan birkaç ay sonra takıma takılan editörümüz sevgili Eda’ya, İngiltereden bize katkı veren Begüm’e, Sosyal medya yöneticimiz Ufuk’a, Podcastimizin SESi olan Duygu’ya, Proje sorumlumuz Elif’e ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Bu ödül motivasyonumuzu arttırırken bize daha çok sorumluluk yükledi. Bu güne kadar yaptığımız yayıncılığı geliştirmek ve daha da yaygınlaştırmak üzere çalışmaya daha şevkle devam edeceğiz.

Bugün yirmi yaşımda çıktığım bu yolculukta hayal ettiğim yerde olduğumu görmek beni mutlu ediyor. Bu sürecimin 30 yılını birlikte geçirdiğim, birbirimizden çok şey öğrendiğimiz yol arkadaşım eşim Hüsam’a hikayemi gerçekleştirmem için bana verdiği destekten dolayı çok teşekkür ediyorum.

Son olarak bizi bir yerlerden izlediğini bildiğim Duygu Asena’ya seslenmek isterim.

“Sevgili Duygu, eğer bir ödül alacaksam o da Duygu Asena ödülü olsun isterdim. Sen beni kadın kimliğim ile tanıştıran kadınlardan biriydin.  Senin aşk peşinde koşan romantik tarafına, aşkı kutsayan ve aşk için her şeyi göze alan cesaretine hayrandım. “Aslında Aşk Yok” kitabını yazdığında hala aşkı arayan 20’li yaşlarımın başında bir kadın olarak birazcık hüzünlendiğimi hatırlıyorum. Bu  dünyadan çok erken göç ettin ve ne yazık ki seni tanıma ayrıcalığına erişemedim. Seni tanımayı ve senin feminist yaşamına bir arkadaş olarak tanıklık etmeyi çok isterdim. Kimbilir bana daha ne çok katkın olurdu. Hayatta olsaydın devrimci kişiliğin ve yüreğindeki insan sevgisi ile hepimize ilham veren yazılar yazacak ve bizi direnişe davet edecektin. Bize bıraktığın mirasın değerini biliyoruz,  memleketimizde ve dünyada barışı, toplumsal cinsiyet eşitliğini, insan haklarını, adaleti, demokrasiyi korumak ve geliştirmek üzere çalışmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz.  

Kavgamız ve sevdamızla birlikte yola devam edeceğiz.

Yaşamı, adaleti, özgürlüğü kurtarma adına... Pınar Selek

Otomatik pilot. Eminim bu kavram, benim gibi, sizlerin de bugünkü durumunu tanımlıyor. Söz bitti çünkü. Acımızın dehşetli ağırlığı altında felç olmamak için sadece çalışıyoruz. Kötülüğün herşeyi silip süpürmesine izin vermemek için, yaşama ve adalete su veriyoruz. El ele veriyoruz. Yasımızı, adalet mücadelemizi, ekmeğimizi, çadırımızı paylaşıyoruz. Cesaretimiz de büyüyor böylece. 

Üyesi olduğum PEN sınırları ve duvarları aşan dayanışmanın adıdır. Ve ilk defa bu sene, Duygu Asena ödülünü üç kişi arasında paylaştırıyor. Nerede olursak olalım ellerimizi bırakmayalım diye. Bu enkazdan hep birlikte, hiç kimseyi unutmadan çıkalım diye.

Duygu ise benim meleğim. Cesaretli meleğim. En kötü zamanlarımda, tutuklandıktan kısa bir zaman sonra, cezaevine geldi, işkencenin damgasını bedenimde gördü. Sonra dışarıda dayanışmanın ilk kıvılcımını yakanlardan oldu. Demir parmaklıklar arkasında bana dostlukla bakan gözlerini unutmuyorum. O gözler, zindanda geçirdiğim yıllar boyunca beni hiç bırakmadı. Şimdi ben de onun adına aldığım ödülü hapiste adalet mücadelesi veren kadınlara adıyorum. Duygu adına, kendi adıma, ikimizi temsil eden kız kardeşlerimiz adına, bu ödülü paylaştığım ateş böcekleri adına... Yaşamı, adaleti, özgürlüğü kurtarma adına.

Share Box